12 Aralık 2018 Çarşamba

Gözü Kapalı Yaşamak

Gözüm kapalı hala, hala içimde çocuksu bir umut ve inanamama. Hala her döndüğüm sokakta yüzünü göreceğime, çalan telefonun ekranında adını göreceğime kendimi inandırarak devam ediyorum yaşamaya. Yoksulluk ve yoksunluk denen iki 'şey' asla parayla pulla olacak işler değil. Ne kadar eksildiysen bu hayatta bir şeylerden, işte o kadar yoksunsun: ne kadar koptularsa senden çocukluğunun en özel anları, işte o kadar yoksulsun. İnanamamak bazen kabullendiğin bir durumun sana verdiği o zararı engellemeye çalışmanın bir kaçışı işte. Aslında biliyorsun, kabullendin senden kopanları ve koparılanları; ama kopmamışlar gibi devam ediyorsun yaşama bir an bile tutunabilmek adına. Önce her zaman yüzü gider hafızadan, gözlerini sımsıkı kapatırsın hadi gel gözümün önüne yüzünü bir saniye bile olsa tekrar hatırlayayım ki bu bana bir süre daha yetsin diye. Sonraları ve bir de en acısı sesini unutmak.. Kulağına fısıldanan ilk kelimeyi duyduğun ses tonu, her halini bildiğin ve duyduğun sesi bir gün belki bir kayıttan da olsa çıkar duyarım umuduna kendin bağlayarak unutmak. Dışarıdan gören herkes çok güçlü olduğunu söyler, hatta bu cümlelerin kurulduğu çoğu anda sen tükenmişliğin dibinde olduğunu içten içe düşünürken. Attığın her kahkahanın altında yatan bir gözyaşı var. Atlatamadıkların, inanamadıkların, 'bu nasıl olur' dediklerin, yalnızlığın, çaresizliğin ve en fenası da kimsesizliğin. Öyle bir an ki; yüzüne öyle bir anda vurur ki yalnızlığını ve kimsesizliğini hayat; o zaman tutunduğun umuda sarılmaya bile mecalin kalmaz. Gözüm hala kapalı bunları yazarken. Gözümü açarsam tutunduğum son umudum da benden kopacak biliyorum. Gözüm kapalı yaşıyorum bu hayatı; tecrübelilikten değil, korkudan. Gözüm kapalı yaşadığım bu hayatta elimi tutan son umudumu da yitireceğim gözlerimi açtığımda. Şerefine kadeh kaldırdığım ilk arkadaşım, arkasından el salladığım ilk sırdaşım, kokusunu eski kazaklarından alarak yetindiğim ilk baharım, kabullendim; ama hala inanamıyorum. Biliyorum inanmalı ve korkularımla acılarımın üzerine basa basa yükselmeliyim her gün daha fazla. Şerefine arkadaşım, şerefine toprakta açan çiçeğin en güzel kökü, şerefine bir kanser hücresiyle savaşmanın en etkili yolunun gülmek, daha çok gülmek olduğunu ve dökülen saçlarının tel tel çıkmasına her sabah aynanın karşısına geçip çocuk gibi sevinmenin bu hayatın anlamı olduğunu bana öğreten öğretmenim.. Gözümü açacağım gün sen gibi olacağım. Sana benzediğim gün umuda tutunmak yerine umut olacağım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Büyük ve Özgür Olmak

Büyük olmak nedir? Büyümek özgürleştirir mi? Çocukken dünyevi ve ruhani buhranların olmadığı, kötülüklerle saklambaç oynayıp her seferinde k...