12 Mart 2018 Pazartesi

Hırsızlar

Dört duvar arasında itilip kakılmış, saçları 3 numaraya vurulmuş kimsesiz küçük bir çocuk. Sıkışıp kalmış  koskoca gökyüzüyle koskoca yeryüzünün arasında bir yerlerde. Küçümecikken kesilmiş tüm umutları, bir balonu bile uçurmak istemeyecek kadar büyümüş yer-gök arasında bir kaldırım kenarında. Şimdiden dolanmış ağzına 'ölüm, toprak, gözyaşı' ve daha niceleri... Küçücük elleriyle kime ne yapmıştı da böyle bir hayat ona layık görülmüştü ? Çocukluğunu sormadan alıp çekip gidenler kaldırımın kenarında bırakmıştı miniği. Kimse dönüp bakmadı ardına, adımlarının ardındaki tozda boğuldu çocukluğu götürülen küçüğün sadece nefes alabildiği, bir lokma ekmeğin geçmediği boğazı. Uçan kuşlarla haber yollardı aklınca yalnızca ağızlara pelesenk olmuş 'tanrı'ya; onu da görsün diye. Oysa o daha doğduğu anda ondan almıştı tanrıların tanrısı(!) sahip olduğu ve olabileceği her şeyi!
  Küçük hep küçük kalacaktı ne de olsa. Büyüyecek olan tek şey sorgusu, suali ve öfkesiydi. Nedendi bunca adaletsizlik ? Bir çocuğun elinden hayallerini almak onu dipsiz bir kuyuya atıp orda saklambaç oynamasını söylemek ve saymayı asla bitirmemektir. Çocuk sayım bitmeden çıkmaz saklandığı yerden. Çocuk, çocuktur çünkü. Küçüktür, küçücük minicik elleriyle gözlerini kapattığında görülmediğini bile zanneder ÇOCUK.
   Yıllar geçer de üstünden bir gün kaldırımın kenarından ayağa dikilirse çocuk ve gücünü hissederse bütün eklemlerinde ve iliklerinde, o gün bütün hırsızlar geri gelir kaldırımın kenarında çocuğun karşısına çıkarlar bütün çirkinliğiyle, bütün utanmazlığıyla gülüverirler çocuğun yüzüne. Doğduğu anda canı hariç her şeyini, çocukluğunu, hayal gücünü, süt dişlerini bile çalanlar gün gelir dolanırlar etrafında soydukları hayatın. Kimseye kötülük yapmamış minicik eller gün gelir tüm hırsızların bir gün boğazını sıkarken olağan gücüyle kullanılır. Hiçbir hırsız hesap edemez birinden çaldıklarının mağduru nasıl güçlendireceğini. Her hırsız giderken bir şeyler götürdüğünü zannederken çok şeyi verir aslında. Kiminin çocukluğunu, kiminin annesini, kiminin de babasını, hayallerini, bir balonu uçurma isteğini çalar giderler onlar. Herkesin inandığı o tanrıların tanrısı(!) da küçücükken çocukluğunu çalıp gitmişti onun. İsyan nedendir diye sormaya kimsenin hakkı yoktu. İsyan mağduriyetin en büyük çığlığıydı!

Büyük ve Özgür Olmak

Büyük olmak nedir? Büyümek özgürleştirir mi? Çocukken dünyevi ve ruhani buhranların olmadığı, kötülüklerle saklambaç oynayıp her seferinde k...